Cumartesi, Şubat 15, 2003

önümde hiç bitmeyecekmiş gibi görünen uzun bir yol var.
bunu ben de biliyorum, sen de biliyorsun.
birbirimize karşı hissettiklerimizin saatin tik takları kadar anlaşılır olduğu da bir gerçek.
bu yola başvurmuş olmamın zamanın belli veya belirsiz bir kesitinde hayata bakış açımla ilgili olduğu da biliniyor.
bu yolun ister kaçış, ister varoluş nedenleri ile bağdaştırılabileceğini de sana anlatmak istedim bir ara, bu da tamam.
şimdi sana yaptıklarımın senden veya içinde bulunduğum bu siyah berraksızlıktan dolayı ortaya çıkmış olabileceğini düşünebiliyor musun bilemiyorum.
kulağına bütün gün boyunca çalınmayan o elektronik çipten gelen melodili sesin yoksulluğu üzerine ıslanan gözlerinde birikti süresiz hüzün.
dudaklarından veya dudaklarımdan dökülmeyen, fakat aynı ölçüde her iki kulaktan da duyulmak istenen harfler kümeleri kimseye ulaşamadı.
gözler bile birbirini aradı gecenin ağır yağmur damlalarının içindeki küçük yansımalarda.
dün gece birileri bir yerlere geç kaldı yağmurda yavaşlayan sarı taksilerin içinde titreyerek.
kimileri de üşümüş ellerini veremedi onları isteyen sıcacık parmakların arasına.
"geldim" demek isteyen dudaklar ıslanmış ve birbirlerine yapışmışlardı, yorgun yastıkların üzerinde geceye esir düşmüş kafaları rahatsız etmeye cüret edemediler.
gece; karanlık, ıslak, hüzünlü, bulutlu, ağır, kokusuz bir gece oldu.
sadece sokak köpekleri görebildi ışıyan sabahı pis kokulu çöp tenekelerinin ardından.......

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home